Travma, çoğu insanın günlük hayatta duyduğu ama tam olarak ne olduğunu bilmediği bir kavram. Bu yazımda, travmanın insan hayatında ne gibi etkiler yaratabileceğini anlamak için vakalarla desteklenen bilgiler vermeye çalıştım. Travmayı anlamak, insanların iç dünyalarında neler olduğunu anlamlandırmak için son derece önemlidir. Gelin hep birlikte travmayı anlama yolculuğuna çıkalım.
Travmayı anlamak…
Travmayı derinden yaşamış kişilerle birlikte yaşadınız mı hiç ? Bu sorunun cevabını düşündüğünüzde aklınıza travma yaşamış ya da travma yaşadığını düşündüğünüz çeşitli insanlar gelebilir. Ya da hiç kimse de gelmeyebilir. Sanırım bu sorunun cevabını doğru verebilmek için travmayı nasıl anlamlandırdığımıza da gereklidir. Bu yazı dizimde travmanın hayatımızda nasıl yer aldığını, insanları ve bizi nasıl etkilediğini ifade etmeye çalışacağım.
Aslında, travmatik anılara sahip insanlar etrafımızda her gün dolaşmakta… Bunların bir kısmının farkındayız, bir kısmının ise anlam veremediğimiz garip davranışları var. Bu insanların farkında olmamamızın çeşitli sebepleri de var elbette. Bunlardan bir tanesi; travmayı yaşayanların acılarına tanıklık etmenin ruhumuzda oluşturduğu büyük yüktür. Birçok insan zulmün, cinayetlerin, tecavüzlerin, istismarların uzaklarda olduğunu düşünüp rahatlama eğilimindedir. Çünkü bunların etrafımızda olduğunu bilmek gerçekten kötü hissettiren bir durumdur. Bizler etrafımızda travmatize olan insanların varlığını bile göremiyorken ( belki de görmek istemiyorken) travma yaşayanların iç dünyalarında nasıl bir dağılmanın olabileceğini düşünebiliyor musunuz ? Evet, travma tam anlamıyla dağıtıcıdır. Hem de sadece kişinin kendisini değil; eşini, anne-babasını, çocuklarını ve etrafındaki birçok kişiyi… Travmanın insan üzerindeki etkilerini anlamak için travmatik deneyime sahip vakalardan bahsetmek sanırım faydalı olabilir.
Güvenli Dünyanın Yıkımı…
Savaşa veya çatışmaya giden bir askerin durumunu düşünün. Askerlerin büyük bölümü savaşa gitmeden önce ciddi bir eğitim aşamasını tamamlamak zorundadır. Hem fiziksel hem de psikolojik harp eğitimini başarıyla tamamlayan askerler savaşa yollanır. Savaşa gitmeden önce olası tüm koşullarla ilgili bilgi almışlardır. Alper de sınır çatışmasına gitmeden önce olası tüm savaş ve çatışma koşullarıyla ilgili eğitim almıştı. Çatışmaya gittiğinde ordudaki takım arkadaşlarıyla tam bir dayanışma içindeydi. Arkadaşlarının içinde Hasan ile ise dostlukları bambaşka düzeydeydi. Aynı safta çatışmanın ötesinde derin bağla birbirlerine bağlıydılar. Ta ki bir pusuda Alper’in tüm arkadaşlarını kaybetmesine kadar…
O pusuda dostu Hasan’ı da kaybetmişti Alper… Ve o günden sonra hayatı hiçbir zaman eskisi gibi olmadı… Savaştan döndüğünde Hukuk eğitimini tamamladı ve başarılı bir kariyere sahip oldu. Lise aşkından çocukları oldu ve hayatına devam etmeye çalıştı. Ama evinde sorunlar bir türlü bitmek bilmiyordu. Alper evde öfke nöbetleri geçiriyor, geceleri uyuyamıyor ve sık sık alkol alıp motoruyla tehlikeli yolculuklar yapıyordu. Gün geçtikçe daha da hissizleşiyordu. Sevmeye çalışıyor ama sevemiyor, ailesiyle yakınlık kurmak istiyor ama başaramıyordu. Kendisine aynada baktığında kendini tanıyamıyordu. Sadece derin bir öfke ve utanç duyuyordu. Derin bir boşlukta yüzüyordu. Tüm bunlar olurken kendini çalışmaya verdiğinde kısmen de olsa rahatlıyordu. Ama hayatında sanki özne konumunda değildi. Dışarıdan birinin hayatını izlediğini söylüyordu.
Travmatik olayların başlangıcı, ortası ve sonucu vardır. Vaka olarak anlattığım Alper’in de hikayesi, pusuya düşüp tüm takım arkadaşlarını pusuda kaybetmeyle başlamış ve bitmişti. Ama travmatik olayın etkileri bu olayın bittiği gibi bitmez ! Travma yaşayan insan sürekli travmatik olaya geri dönüşler yaşamaya devam eder. Patinaja düşen bir lastik gibi döner durur. Ve en kötüsü de bu geri dönüşlerin ne zaman olacağının ve ne zaman biteceğinin bilinememesidir ! Her an kendinizi korku dolu o travmatik anıyla baş başa bulabilirsiniz. Alper’in hayatı da bu yüzden hiçbir zaman eskisi gibi olamıyordu !
Çocuklukta Açılan Derin Yaralar…
Bir de çocukluğunda cinsel taciz yaşayan kişilerin durumunu bir düşünün. Gecenin bir vaktinde alkolik bir babanın ayak seslerinin ve yanına geleceğini biliyor olmanın mağdurun içinde yaşattığı korkuyu… Ya da henüz daha küçük bir çocukken, geceleri annenizin babanızdan yediği dayakların ve annenizin attığı çığlık ve bağrışmaların arasında uyumaya çalışmanın nasıl bir duygu olduğunu düşünün!
Bunlar size çok trajik ve korkutucu gelebilir. Ama emin olun, son senelerde bu gibi durumlara maruz kalan çocuk oranlarında çok ciddi bir artış var. Birçok çocuk fiziksel, cinsel ve duygusal yönden istismar ediliyor ve o çocuklar büyüyüp aramızda yetişkin olarak hayatlarını sürdürmeye çalışıyor. Kimileri kendini alkole, kimileri kendini uyuşturucuya, kimileri ise tehlikeli işlere veriyor. İnsanlar ise dışarıdan baktıklarında bu insanların ne kadar kötü ve iflah olmaz olduklarını düşünüyorlar. Bizler yakınımızda bir travma mağduru olduğunun düşüncesine bile katlanamazken bu insanlar içlerinde yaşadıkları acıları ancak ve ancak bu şekilde görmezden gelebiliyor. İşte bu yüzden travmayı anlamak son derece önemlidir !
Travma yaşayan insanlar için dünya ve içindekiler artık eskisi gibi değildir. Onların zihninde dünya travmayı yaşayanlar ve yaşamayanlar olarak ikiye ayrılmıştır. Ve bunu ancak travmayı yaşayanlar anlayabilir ! Travmanın üzerinden ister on yıl isterse kırk yıl geçmiş olsun, yaşadıkları travma bu insanlar için ilk günkü gibidir… Bu yüzden bu insanlar geçmişle şimdi arasında bağlantı kuramazlar. Bu yüzden sadece travmatik olaylarla bağlantı kurduklarında canlı olduklarını hissedebilirler. Bu insanları tanımak için travmayı anlamak son derece önemlidir…
Yazar:
Uzman Klinik Psikolog & Psikoterapist & Cinsel Terapist
Mehmet KAYA