Depresif ve Mazoşistik Kişilikler
Bu yazımda depresif ve mazoşistlik kişiliklerin türleri ve bunların günlük hayattaki görünümlerinden bahsettim. Depresif kişilik nedir ? Mazoşistik kişilik nedir ? Depresif ve mazoşistlik kişiliklerin farkları nelerdir ? gibi soruların cevaplarını yazımda bulacağınızı umut ediyorum.
Depresif Kişilik Yapılanması
Günlük yaşamsal faaliyetlerinden zevk alamayan ve depresyon, suçluluk, utanç ve yetersizlik gibi acı verici duygulara kronik bir yatkınlık gösteren depresif kişilikler için hayat bu duygulardan ibaret gibidir. Bu kişiler, normal koşullarda bir insana zevk verecek faaliyetlerden zevk alma konusunda derin bir çatışma yaşarlar. Birçoğumuz için pozitif olarak deneyimlenen sevinç, heyecan ve gurur duygularını bastırma eğilimi gösterirler. Depresif kişiliklerde en sık görülen psikolojik faktör; kişinin kendisine yönlendirdiği saldırganlıktır. Bunun yanında depresif kişilikler, reddedilme ve kayıp duygularına da yatkınlık gösterirler.
Depresif kişiliklerin bir diğer özelliği; kendilerine o günün koşulları içerisinde mümkün olmayan şeyleri bir hedef olarak koymalarıdır. Gerçekçi olmayan standartları olan depresif kişilikler için işler iyi gitmediğinde ise doğal sonuç olarak kendilerini aşırı derecede eleştirme, suçlama ve cezalandırma eğilimi de sık görülür. Reddedilmeye ve/veya terk edilmeye karşı aşırı hassasiyet, diğer insanlarla birlikteyken bile yalnız hissetme, ihtiyaç duyduğu kişilerin veya nesnelerin kaybedileceği korkuları da depresif kişiliklerin belirgin özelliklerindendir. Kişinin depresif semptomlara yatkınlık göstermesinin depresif bir kişilik olduğunu göstermeyeceğini de gözden kaçırmamak gerekir.
Depresif Kişiliğin İki Yüzü
Depresif kişiliği genel olarak iki kategoriye ayırmak mümkündür: Birinci kategoride eski psikanalistlerin melankolik olarak tanımladığı introjektif (içe atan) tür, ikinci kategoride ise anaklitik yani dışa yaslanan tür… İntrojektik kategori, özeleştiri, kendini cezalandırma ve suçluluk duygusunun ağır basmasıyla, anaklitik kategori ise boşluk, yetersizlik, utanç, kayıp ve reddedilmeye aşırı duyarlılık duygularıyla kendini belli eder.
İntrojektif ( içe atan) depresif kişilikler, yetersizlikleri sebebiyle kendilerine sık sık kızmalarıyla ve kendilerini suçlamalarıyla bilinirler. Bu yetersizlik kimi zaman hayali, kimi zaman gerçek bir yetersizliktir. Hayatlarında işler ters gitmeye başladığında ilk başta kendilerini suçlama eğilimi gösterirler. “Zaten benim gibi birinin işinin normal gitmesi düşünülemezdi ! Ben ancak bu kadarını hak ediyorum !” vb. içsel yargılayıcı bir sese sahiptirler. Aile hayatlarında hep iyi çocuk olmaya çabalarlar ama çoğu zaman istedikleri gibi bir çocuk olamazlar. İstedikleri ve bekledikleri ilgiyi ve takdiri bir türlü göremezler ve bundan dolayı tatminsizlik yaşarlar. Aile hayatında iyi çocuk olmaya çalışıp olamayan kişiler gündelik yaşamlarında da ilişkilerinde hep başkalarına yaranmaya çalışıp yaranamayan ve bunun sonucunda suçluluk duyan kişiliklere dönerler.
Anaklitik ( dışa yaslanan) depresif kişilikler ise kayıp ve ayrılma durumunda büyük acı çekip dağılırlar. Bu kişiler için ilişki, yakınlık, şefkat, güven, sıcaklık gibi temalar olmazsa olmazdır. Bu kişiler kendilerini boş, yalnız, tamamlanmamış, çaresiz ve zayıf hissetmeleriyle bilinir. Hayatın boş ve anlamsız olduğunu düşünüp varoluşsal bir umutsuzluk içine hapsolmuş durumdadırlar. İntrojektik ve anaklitik depresyon kategorileri her ne kadar ikiye ayrılsa da Shedler ve arkadaşları bu iki depresif kişiliğin bir arada görülebildiği vakaların da bulunduğunu belirtmişlerdir.
Depresif Kişilik mi Duygudurum Bozukluğu mu ?
Depresif kişilik özellikleriyle duygudurum bozuklukları genellikle bir arada bulunmasına rağmen duygudurum bozukluğunun depresif kişilikten ayırt edilmesi gereklidir. Duygudurum bozukluğu daha çok dönemseldir, depresif kişilik ise sabit ve sürekli olmasıyla bilinir. Duygudurum bozukluğunda kişi fiziksel hareketlerinde yavaşlama, iştah değişiklikleri, uyku sorunları, cinsel isteğin azalması, hoşa gitmeyen duygularda artık vb. semptomlarla karşı karşıyadır. Ama bunlar dönemseldir ve bir süre sonra tedaviyle beraber düzelme eğilimindedirler. Depresif kişilik sorunlarında ise stresli durumlarda yoğunlaşan, sürekli olarak tekrarlayan ve uzun süre değişmeyen kişilik temaları görülür. Bundan dolayı, duygudurum bozukluğu olan hastalar antidepresan ilaçlardan fayda görebilirken depresif kişilik sorunları olan kişilerin kendini cezalandırma ve reddedilmeye aşırı duyarlı olma davranışlarına pek faydalı olamazlar.
Depresif Kişilikler Hipomanik Savunmalar Kullanabilirler !
Hipomanik kişilikler coşkulu görünen ruh halleri, yüksek enerjileri, abartılı öz güvenleri, suçluluk duygusunun düşük olması ve madde kullanımına yatkın olmasıyla tanınırlar. Bu kişiler dışarıdan bakıldığında ilişkilerinde esprili ve çekici bir portre çizerler. Tüm coşkulu ruh halleriyle karşıdaki kişide başlangıçta ilgi çekici bir izlenim uyandırsalar da zamanla kafa karışıklığı, aşırı uyarım ve kişiden uzaklaşma duyguları uyandırırlar.
Bazen bazı depresif kişiliklerin hipomanik savunmaları çok fazla kullandığı görülebilir. Bu şekilde canlı ve hareketli olmaları aslında bilinçdışındaki depresyonun bastırılmasının bir sonucudur. Yani kişi dışarıdan hareketli ve canlı gözükerek içindeki depresyondan kaçmaya çalışıyor olabilir. Bu tarz hipomanik savunmalara sahip kişiler genellikle ilişkilerini de bir anda ani bir kararla bitirme kararı almalarıyla tanınırlar. Bundan dolayı terapide de uzun süre kalmaları bazen mümkün olmayabilir.
Not: Bipolar duygudurum bozukluğundaki hipomani ile hipomanik savunmaların ayırt edilmesi gereklidir. Hipomanik savunmaları olan birine bu durumuyla ilgili yorum yapıldığında içgörü kazanabilir ama kişi bipolar bozukluğa sahipse bu tarz müdahaleler işe yaramayacaktır.
Mazoşist mi Depresif mi ?
Kendilerine karşı son derece zararlı davranışlarda bulunan ve acıya bilinçdışı bir eğilim gösteren mazoşistik yapılarla depresif kişilikler ilk bakışta birbirine benzese de aslında aynı şey değillerdir. Mazoşizm tek unsurlu bir yapı olmanın ötesinde karmaşıktır. Kernberg ve benzeri düşünün kişiler mazoşizmin hakimiyet-boyun eğme ve istismar eden- istismar edilen diyatlarından oluştuğunu iddia eder. Yani, kişinin çocukluğundaki nesne ilişkilerinin canlanmasına bağlı olarak kişi bazen mazoşistik pozisyonda bazen ise sadist pozisyonunda bulunur. Diğer bazı klinisyenler ise mazoşizmin narsisistik kişilik, bağımlı kişilik ve paranoid kişilik dinamikleriyle iç içe olduğunu iddia ederler. Bu yapıların hepsinde de inkar edilen sadistik unsurlar bir arada bulunur.
Mazoşistik dinamiklerin bağımlı kişilikle bağlantılı dinamiklerinde göze çarpan özellik başkalarının ihtiyaçlarına daha çok önem verip kendi ihtiyaçlarından feragat etmek vardır. Bu yapıda, kişi bağlanma ilişkisine aşırı önem verir ve ilişkisiz yapamayacağını düşünür. Bunun sonucunda da kaybetme korkusu kişinin kendi iyiliğini düşünmesinin önüne geçer. Kişinin boyun eğici davranışlarının altında genellikle inkar edilen bir saldırganlık yatar. Kişinin kendisine yönelttiği bu duygu yüzünden başka insanlar kişiye kötü davranır. İlişkilerinde hep kötü davranılan kişi olma özelliği devam eder.
Bir diğer mazoşistik yapı kendinden feragat etmeyi ve acı çekmeyi bir erdem olarak görmektir. Bu kişiler kendini bir şeylerden mahrum ederek kendi öz saygılarını yüceltmeye çalışırlar. Ne kadar acı çekerse, ne kadar yoksun kalırsa bu kişi kendini daha erdemli hisseder. Bu sayede kendilerini diğer insanlardan ahlaken daha üstün hissederler. Reich bu durumu mazoşistik karakter ve ahlaki mazoşizm kavramlarıyla açıklar. Kendi ihtiyaçlarını görmezden gelerek insanların ihtiyaçlarına çok fazla önem verilen mesleklerde bu ahlaki mazoşizm sık görülür. Bu kişilerin belirgin özellikleri kendi içlerindeki sadizmi inkar etmeleridir.
Çektikleri acılardan dolayı diğer insanların kendilerine borçlu olduğunu bilinçdışı düzeyde hisseden mağdur kişiler ise başka bir mazoşizm çeşidini oluşturur. Bu kişiler ne kadar büyük acılar çektiklerini anlatır dururlar. Kendilerine uzanan yardım ellerini bir bir kırarlar çünkü aslında bu durum kendilerine daha iyi geliyordur. Bu yüzden terapide de ilerlemeleri zordur. Bu kişiler genellikle karşılarındaki insanlarda sinir olma ve yargılayıcı bir tutum geliştirme duyguları uyandırırlar. Bu yüzden insan ilişkilerinde genelde sevilmeyen ve yargılanan tiplerdir. Mağduriyet yaşadığını düşünen mazoşistik kişiliklerin bu örüntüden kurtulmaları, geçmiş yaşamlarındaki kayıpların yaslarını tutmaları ve şimdiki yaşamın seçimlerinin sorumluluklarını almalarıyla mümkündür. Diğer türlü kişi ne büyük acılar çektiğini dünyaya anlatarak kendini çözümsüz bir girdabın içine sokar.
Mazoşistik dinamiğin bir diğer yüzünde ise kişi paranoid bir şekilde başına kötü bir şey geleceğinden endişe eder. Özellikle çocukluğundaki anne baba (bakım veren kişiler) kıskanç ve misilleme yapan tipler ise bu kişiler elde ettikleri bir başarıdan sonra başlarına bir sıkıntı geleceğini ve saldırıya uğrayacağını hissederler. Çünkü küçüklükte kendi mutluluğundan rahatsız olan ebeveynler bir şekilde bu çocukları sürekli cezalandırmışlardır. Bunun sonucunda kaçınılmaz olduğunu düşündükleri cezalandırılmanın bir an önce gelip bitmesi için karşılarındaki insanlarda saldırganlığı tetikleyecek davranışlarda bulunabilirler. Karşı tarafta kendisine saldırı oluşturacak davranışı tetiklediğinde bu kişilerde bir rahatlama görülür. Aslında bu durum bir nevi acıyı ve kaygıyı kontrol etme mekanizmasıdır.
Nevrotik düzeye yakın olan depresif kişiliklerle çalışma genellikle terapistlere iyi hissettirir. Çünkü bu hastalar daha çok uyum sağlayan ve kendi ihtiyaçlarından daha çok diğerlerinin ihtiyaçlarını gözeten “iyi çocuklar”dır. Depresif kişiliklerin tedavi olabilmesi için kendi içindeki düşmanlık ve eleştiri davranışlarını fark ederek kabul etmesi çok önemlidir. Kişinin kendini acımasızca eleştirdiği ve kendini cezalandırdığı durumlardaysa danışanın başkalarına hissettiği öfke ve tenkit duygularını nasıl kendine yönlendirdiğini görmesi çok önemli ve iyileştiricidir.
Uzman Klinik Psikolog & Cinsel Terapist & Aile ve Çift Terapisti
Mehmet KAYA
Uzman Klinik Psikolog Mehmet KAYA Kimdir ?
Pendik, Tuzla, Kartal, Gebze ve İstanbul Anadolu Yakasında psikolojik yardım almak için başvurabilirsiniz ( Pendik Psikolog, Tuzla Psikolog, Kartal Psikolog)
Not: Bu yazının hazırlanmasında PDM-2 kitabından faydalanılmıştır.